Dünyadaki simgeleşen kültür-sanat kurumları ve müzelerin mimarisini tasarlayan Renzo Piano’nun kurucusu olduğu Renzo Piano Building Workshop (RPBW) aynı zamanda Türkiye’de ilk projesi olan yeni bina, nitelikli mekanı ve eşsiz terası ile ziyaretçilerin hizmetinde.
10.500 metrekarelik kullanım alanıyla sergi ve programlara ev sahipliği yapan müze binası; sergi salonları, çok amaçlı mekânlar, ofisler, eğitim ve farklı kültürel etkinlikler ile diğer faaliyetler için alanlarıyla ziyaretçilerine ev sahipliği yapıyor.
bina, Boğaziçi’nin ışık yansımalarıyla pırıldayan sularından ilham alınarak tasarlandı. Üç boyutlu alüminyum panellerle kaplanan cephesiyle günün her saatinde farklılaşan güneş ışığı ve denizinin yansımalarıyla gerçekleşen ışık ve gölge oyunları görsel bir şölene dönüşüyor.
Şeffaf olarak kurgulanan zemin katta ziyaretçi için daha çok alan yaratmak amacıyla kurgulanmış olup, burada kütüphane, bilgilendirme noktaları, eğitim atölyeleri, kafe ve mağaza yer alıyor.
Şeffaf tasarımlı zemin katı, şeffaf cam çit ise heykellerin dış mekânda sergileneceği etkinlik alanlarının kesintisiz olarak sunduğu görsel bir görsel etkileşim, boğaz ve Tarihi Yarımada manzarasına sahip teras ve restoranıyla ve sergi salonları ile ziyaretçilerini görsel ve kültürel bir yolculuğa çıkarıyor.
Benzersiz bir seyir terası
İstanbul Modern terasından Nusretiye Cami, Kirkor Balyan’ın barok stilde yaptığı caminin arkasında Karadeniz Deco dönemi apartmanlar görülüyor. 2. dönem Karadeniz mimarisinin yoğun olarak yer aldığı bölgede binaların dış cephelerinin artan mozaikle Selçuklu/Trabzon senteziyle kaplama sanatının en ince örneklerini görmek mümkün…
İstanbul Modern Boğaziçi ve Haliç’in buluştuğu özel bir konumda yer alıyor. binanın çatısını bütünüyle kaplayan yansıtma havuzu ve üzerindeki platform suyun üzerinde kentin şiirsel bir yansıması sağlanarak deniz ve yeni bina bütünleştirilmiş, Eşsiz seyir manzarasının tadına doyum olmuyor.
İstanbul Modern’in yeni müze binası için özel olarak davet ettiği Olafur Eliasson, mekâna özgü bir yerleştirme üretti. Üç parçadan oluşan, “Senin beklenmedik seyahatin” adlı yapıt, binanın merkezindeki merdiven boşluğunda farklı katlara yayılarak izleyiciye dinamik bir müze deneyimi sunuyor.
Refik Anadol’un “Sonsuzluk Odası: İstanbul Boğazı” adlı mekâna özgü yerleştirmesi ise İstanbul Boğazı’ndaki anlık meteorolojik dönüşümle ilgili veri ve temalara odaklanıyor. Yapıt, 360° aynalı bir odada anlık verileri dijital teknolojiler kullanarak işliyor ve hareketli görseller yaratıyor.
Yeni müze binasının heykel sanatının önemli örneklerine ev sahipliği yapan dış etkinlik alanında ise Adrián Villar Rojas’ın 14. İstanbul Bienali kapsamında Büyükada’da sergilendikten sonra İstanbul Modern’in koleksiyonuna dahil edilen “Tüm Annelerin En Güzeli (I)” adlı yapıtı, Richard Deacon’un “Ev Modeli”, Anselm Reyle’nin “Yeraltı Dünyasının Üstünde” ve “Toz Çökerken”, Yılmaz Zenger’in “Bence Ayça” ve Selma Gürbüz’ün “Avrupalılar” başlıklı çalışmaları, Anthony Cragg’in “Runner” adlı yapıtı İstanbul Modern’in giriş platformunda, Richard Wentworth’ün “Sahte Tavan” adlı yerleştirmesi ise zemin kattaki lobide yer alıyor.