NEREDE O ESKİ YILBAŞI KARTLARIMIZ AFFAN DEDE…
Eski yıllarda yılbaşı öncesinde yakınlara, arkadaşlara, uzaktakilere tebrik kartları gönderilirdi.
Simli, rengarenk güzel bir kartpostalın arkasına içten bir kutlama mesajı yazılır, zarfı yapıştırmadan kapatılıp, postaya verilirdi. Mutlaka cevabı gelirdi ve neşeyle alınırdı postacının elinden gelen zarf.
Affan Dede
Affan Dede’ye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var, ne adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiçbir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!Cahit Sıtkı Tarancı
Seyahate çıkan mutlaka gittiği yerin en güzel fotoğraflarının yer aldığı kartpostallardan alıp gönderirdi yakınlarına. Gittiği yerden dönmeden önce…
Bayramlarda da aynı şekilde.
Öğrenciler, özel günlerde öğretmenlerinin adresini alır ve birkaç satır yazdığı kartpostalları bir zarfa koyar, postaya verir ve heyecanla öğretmenlerinin teşekkürlerini beklerdi okula dönünce.
Almanya’da yakını olanlardan ulaşan, hareket ettirince gözünü kırpan bir kız veya çeşitli resimler olan kartlar da vardı…
Güzel alışkanlıklardı. Bilgisayar, mail, cep telefonu mesajının olmadığı o günlerde.
Üniversite öğrencileri yılbaşı ve bayramlardan bir ay önce ilgili birime başvurup gerekli izinleri alır, ilçenin işlek noktalarında kartpostal sergisi açarak harçlıklarını çıkarırdı. Hele karlı ve soğuk havalarda paltolarını giyip atkılarını takıp, üşüyen ellerini eldivenlerle sarıp sıcak çay bardağı ile ısıtarak gülümseyen yüzleri ve pırıltılı gözleriyle yılbaşı ve bayramın bitişine dek satış yaparlardı neşe içinde…
Şimdi mesajlar, mailler var. Kutlamalar el yazısıyla değil, bilgisayardan çıkmış harf karakterleriyle yazılıyor.
Mektup denen şey zaten kalmadı ya da çok nadir.
Mektup arkadaşlıkları vardı okula giden öğrenciler arasında.
Aşk mektubu yazardı birbirini sevenler,
Zarfın üzerinde görülmüştür yazan asker mektupları ve hapishane mektupları da…
Şimdi yüzümüzde bir gülümseme ve hüzünle anımsadığımız kartpostallar nadir ya da sanal…
***
”AĞAÇLAR SOLCU’ diye niteledi ağabeyim bir yazısında, ne güzel bir tespit sevdim aldım yazdım ben de… Gözlemledim, gerçekten solcu ağaçlar…
Yeni yıl dileklerim (önce kendimden, sonra herkesten):
İnsanları olduğu gibi sevelim. İnsanları olduğu gibi kabul edelim. Yargılamayalım ezmeyelim yıkmayalım. Herkesin farklı iniş çıkışları var. Herkesin var yokuşu inişi, sana reel olan dağ, ona sahici olan çukur, Görünen hiçbir zaman özdeki değil bazen kalpteki de değil. İnsanlar pırıl, insanlar eşsiz, birbirimizi üzmeyelim.
Bazı şeyleri ne kadar çok anlarsak o kadar derinden hissediyoruz acısını. Hayatın paradoksu bu belki de… Halkın ekmeğidir adalet, adalet duygunu kaybetme, hep gerçeğe sarıl, yalın çıplak gerçeğe, A4 kağıtların, beyaz sayfaların olmasın ayakta kalman için bunlara ihtiyaç duysan da. Hep sade yaşa, durmadan sadeleş. Mülkiyet duygun olmasın, törpüle hep törpüle, Her gün bir müzik dinle, bir resme bak, bir heykel seyret. İncelte incelte kendini geleceğe yürü. Nezaket en önemli düsturun olsun.. Elinle, kelimelerinle dokun insanların kalplerine. Yüksel, incel, parlat sonra çevrendekileri parlat. Ezme, kırma, incitme, Dinle, dinle, dinle. Ne söyleyeceğini hazırlamadan dinle….
Sevginin ışıttığı mutlu bir yıl diliyorum…
Nurhan Özgel