reklam
reklam
DOLAR32,3574% -0.02
EURO34,9080% 0.3
STERLIN40,7164% 0.28
FRANG35,7975% 0.73
ALTIN2.390,82% -0,25
BITCOIN61.556,523.648
reklam
Prof. Dr. Garip TurunçTÜM YAZILARI

‘KRAL ÇIPLAK’ VE KİMSE BUNU GÖRMEK İSTEMİYOR     

Yayınlanma Tarihi : Google News
‘KRAL ÇIPLAK’ VE KİMSE BUNU GÖRMEK İSTEMİYOR     
reklam

‘KRAL ÇIPLAK’ VE KİMSE BUNU GÖRMEK İSTEMİYOR                    

 Bir masal var. Uzak diyarlarda bereketli topraklarda bir kral yaşarmış. Kendini çok akıllı sanan, giyimine kuşamına çok düşkün olan. O kadar kibirli, o kadar kendini beğenmiş bir hükümdarmış ki, sürekli aynada kendine bakar, ne istiyorsa onu yapar, halka da istediklerine ses çıkarmasınlar diye baskı yaparmış. Bu sırada çok defa hata yapar, ama baskıcı tutumundan dolayı halk gerçekleri söylemeye korkarmış…

Günlerden bir gün, komşu ülkenin kralının ziyaret edeceğini duymuş. Kendisinden haz etmez, onunla ilgili hoş olmayan planlar yaparmış. “Fırsat bu fırsat, en şık ben olmalıyım.” diye düşünmüş ve terzi aratmaya başlamış. Demiş ki yaverlerine; “Dünya’nın her yerine habercilerimi gönderin, bir terzi bulun bana, dünyanın en güzel elbisesini dikecek terziyi!”

Bir sürü terzi gelmiş, lakin hiçbirisini beğenmemiş. Sonra bir gün yabancı güçlü bir krallık kendi terzisini yollamış krala ve bu gönderilen terzi demiş ki; “Öyle güzel bir kumaşım var ki, öyle şık olacaksınız ki, kimse sizden gözünü alamayacak. Herkes sizi konuşacak, çok güçlü gözükeceksiniz. Ve sizden önce hiç kimsede olmayacak bu giysi.” Kral çok şaşırmış tabii, hemen kabul etmiş. Ama terzi eklemiş; “Tek şartım var, ben dikerken karışmayın.”

Gel zaman git zaman, sonunda terzi bitirmiş ve giydirmiş kralı. Kral aynaya bakmış ve üzerinde hiç giysi olmadığını görmüş. Tam kızacakken terzi demiş ki; “Sayın kralım, bu kumaşı sadece akıllılar görebilir.”

Tabii bizim kral kibirli ya, aptal durumuna düşmemek için “Çok güzel” demiş. Etrafındakilere sormuş, elbette hepsi korktuğu için cesaret edememişler doğruyu söylemeye ve “Çok güzel efendimiz”, “Harika oldunuz efendimiz” demişler. Kral daha da böbürlenmiş tabii ki…

Ardından, büyük bir kendini beğenmişlikle çıkmış halkın arasına. Halk çok meraklı, çünkü duymuşlar sadece akıllıların görebileceği iddiasını. Halk, görünce şaşırmış, üzerinde hiç giysi yok…

Herkes görmüş, anlamış vaziyeti, kralın nasıl kandırıldığını fark etmişler, ama korktukları için hiçbir şey söyleyememişler. O anda bir “çocuk” atlamış meydanın ortasına, parmağıyla kralı işaret etmiş ve gülerek bağırmış; “KRAL ÇIPLAK” diye. Bir anda halk, bu ilk sesle cesaretlenmiş ve kahkahalar atıp, hep bir ağızdan birlik içinde bağırmışlar; “Kral Çıplak!”  Bu seslere, kralın çevresindekiler de katılmış, korkuyu aşmışlar, zincirlerini kırmışlar ve hep bir ağızdan gerçeği söylemişler; Kral çıplak… En sonunda kral durumu geç de olsa böyle bir acı olayla anlamış ve çok utanmış…

***

Eski TBMM Başkanı, Başbakan Yardımcısı ve Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç’ın 16 Haziran 2022 tarihinde Ankara Sheraton Otel’inde gerçekleştirilen, ‘Türk Demokrasi Vakfı; YENİDEN’ başlıklı toplantıda büyük bir tepki ile karşılaşan konuşmasında şu cümleler vardı: “Bu toplantıda keşke AK Partililer de olsaydı. Devir çok değişti. Şimdi oraya gidersek bir tarafta Kılıçdaroğlu olacak, bir tarafta diğer… ‘Ben böyle bir fotoğrafı birilerine nasıl izah ederim’ diyorlar. Korkuyorlar… Bu çok yanlış. Fikirlerine güvenen insanlar hiçbir şeyden korkmaz. Sütten çıkmış ak kaşık da değiliz. Niye buraya gelemesin bazı insanlar? Paranoya var; orada olursam mahvoldum, bittim.” Konuşmasının devamında; “Tatlı su balığı siyasetçileri var, suya sabuna dokunmadan. Majestelerinin gazetecileri var. Havanın suyun berraklığından bahsederler. Öksürmenin, bağırmanın zamanıdır. Kral çıplak demenin vaktidir. Allah cesur olana izzet verir” sözlerine AKP içerisinden tepki gecikmemiş, AKP’li Metiner, TV100’de yayımlanan “Sağlı Sollu” programında, Bülent Arınç’a “Bülent Arınç’ın ismini duymak istemiyoruz, yeter artık; inşallah ihraç olur gider, onu partide tutanlara da yazıklar olsun!” sözleriyle yüklenmişti.

Bülent Arınç’ın söz konusu ifadelerine AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eski doktoru ve AKP eski Milletvekili Turan Çömez’den de yanıt gelmişti. Çömez, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullanmıştı: “Ah Bülent Bey ah ! Ne olurdu bunları Meclis Başkanıyken söyleseydin. Zamanında konuşan, eleştiren bizlere, darağaçları kurulurken susmasaydın. Söylediklerin doğru. Doğru da, çok geç kalmadı mı”

Bülent Arınç’ın geç davranması, üslûbu şusu busu tartışılabilir ama, kritik zamanlarda bana göre en azından kendisine saygısının gereği, “Doğru bildiği” şeylerde devreye giren tavrıyla kayda değer bir politikacıdır. Bunların bir kısmında “Tayyip Erdoğan’a rağmen” geliştirdiği tavır, bizde genelde liderlere yönelik daha edilgen duruşun egemen olmasına bakılırsa, altı çizilmesi gereken bir tavırdır.

***

Hemen söyleyeyim: Sayın Cumhurbaşkanı’nın, hem sistemik yetkilerinin, yetkilerinden öte fiilen oluşturduğu gücün neredeyse sınırsız nitelik kazanması hem de etrafında kendisini uyaracak hiç kimsenin kalmamış olması, bu ülke için problemdir, evet ama Cumhurbaşkanı’nın kendisi için de problemdir.

Bunu ister kendisi istemiş olsun, ister etrafındakiler birer birer uyarıcılık vasfını kaybetmiş olsunlar, şu anda Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, hatalı veya değil ne yapsa dizginlenmeyecek bir konumda bulunuyor.

Oysa ki, Ak Parti olarak yola böyle çıkılmamıştı. Eşitler arasında birinci konumdaydı Erdoğan, evet ama başlangıçta Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Abdüllatif Şener ile paylaştığı “Ortak akıl” diye bir ilke herkesi bağlıyordu.

Uyarma pozisyonunda bulunan bu siyasi kişiler süreç içinde devre dışı kaldılar.

Abdüllatif Şener birlikte geçirdiği yıllarda gördüklerini, bildiklerini, yaşadıklarını hiç gizlemedi. Tek tek anlattı. Abdullah Gül sustu. Ahmet Davutoğlu ile Ali Babacan da ayrılıp parti kurdular ama “kralın çıplaklığı” konusunda sessiz, suskun kaldılar. “Bizim dönemimizde şöyle iyi idik… Böyle iyi idik…” diyorlar fakat gördüklerini, bildiklerini anlatmadılar.

Sadece, AKP’nin kurucularından eski Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, eski TBMM Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Kral çıplak demenin vaktidir. Allah cesur olana izzet verir sözlerine destek vermişti: “Türkiye’de hayat pahalılığı var. Ben iktidar mensubu olduğum için, Yok canım her şey güllük gülistanlık, ne hayat pahalılığı’ dersem ben saygınlığımı kaybederim. ‘Hayat pahalılığı var, enflasyon yüksektir’ demek eğerkral çıplak demekse, eyvallah kral çıplak. Eğer Türkiye’de hukuksuzluklar, adaletsizlikler varsa bunları dile getirmek ‘kral çıplak’ demekse kral çıplak. Sayın Arınç’ın kastettiği bu. Türkiye’de bütün siyaset şahısların etrafında yapılır. Bugün de siyasetin ve muhalefetin Sayın Erdoğan’ın etrafında dönmesini doğru bulmuyorum. Sayın Erdoğan bir fanidir ya. Bence ilkeler üzerinden, prensipler üzerinden siyaset yapılması gerekiyor. İşi sadece şahıslar üzerinden ele almak çok doğru sonuçlara bizi götürmez.”

Bugün de AKP içinde Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik gibi “Kral çıplak” diyenleri duyamıyoruz. Son yerel seçimlerin ardından Van’da yaşanan mazbata krizinde AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, DEM Partili Abdullah Zeydan’a destek verdiği tweet’ini kısa sürede silmek mecburiyetinde kaldı.  

***

Bu sorunların yegâne kaynağı 2018 yılında başlayan ‘Tek adam’ rejimi, yegâne sorumlusu da o tek adamdır.  Geçen 6 yılın sonunda bugün Türkiye kıvranıyor. Gülmek bitti. Eğlenmek bitti. Huzur bitti. Yeni söz bitti. Yeni hikaye bitti. Gelecek umudu bitti. Adalet bitti. Demokrasi bitti. Öfke öne geçti. Üzüntü öne geçti. Gerilim öne geçti. Kaygı öne geçti. Yoksulluk öne geçti. Fakir, daha da fakirleşti. Yalan öne geçti. Adaletsizlik öne geçti. Ekonomik kriz öne geçti.

Her şeyin kolayına kaçtık. Devletin devamlılığını sağlayan kilit kurumlar taşeronlaştırıldı. Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, MİT, eğitim, hepsi ciddi darbe yediler ve bu kurumların içi boşaltıldı. Türkiye’nin önünü açabilecek, ufkunu açabilecek ne varsa hepsi durduruldu. Ve ‘kral çıplak’!. Hiç kimse bunu görmek istemiyor.

Bu durum, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yönetiminde en son yaşanan yerel seçimlerde doğal olarak sandığa yansıdı. Seçmen, yüzde doksanları aşan nüfus çoğunluğu için geçerli yaşamdaki dayanılmaz kayıpların sonuçları ile dipten dalga toplumsal patlama da sonuçlara yansıdı. İlk söylemlere bakılırsa ülkenin en uzun soluklu yönetimin başında, dünyada benzeri, örneği olmayan ucube yetkilerin de sınırları, sınırsızlaşılarak otoriterleşmeye seçmenin “Yeter” demesinden de dersler çıkarıldı. Günlük haberler ders çıkarmayı hak getire, inadına, sonuna kadar; “Biat ordularına soluksuz seferberlik emri verilmiş olduğunun örnekleri ile dolup taşıyor.

Ak Parti yönetiminde Arınç’ın iki yıl önce söylediklerini dinleyecek bir makam kaldı mı, bilmiyorum. Tayyip Erdoğan, o kadar idealize edildi ki, eleştirilerin ona zor uzanacağını düşünüyorum.  Şu anda Tayyip Erdoğan’ın etrafında kendisi sormadığı takdirde herhangi bir ikazda bulunabilecek bir kişi var mı?  İnsanlar mevcut ekonomi şartları içinde boğuluyor. Bunun bir sorumlusu olmalı. Var mı Erdoğan karşısında sistem içinde “Şunlar yanlış gidiyor” diyebilecek bir dirayet sahibi?

Beğenmedikleri eski Türkiye’de bunlar denebiliyordu pekala. 1989 yerel seçimlerinde, tıpkı AKP gibi, hezimete uğrayan ANAP’ı ve ülkeyi ailesi ve danışmanlarıyla yöneten Başbakan Özal’a yönelik neler neler söylenmişti.

ANAP MYK Üyesi Rüştü Kazım Yücelen, “Eğer başbakan sorunu partinin yetkili kurullarında değil de aile içinde çözmeye kalkışırsa olacağı budur” derken bir başka MYK üyesi Metin Gürdere de “Halk bizim uyguladığımız ekonomik politikalara, şımarıklığa, görgüsüzlüğe, Saray dalkavuklarına, yağmayla, ekonomik krizi eşanlamlı sayanlara dur demiştir” sözleriyle Başbakan Özal’ı topa tutmuştu. Partinin grup toplantısında ise Başbakan Özal’ı kürsüye, grup başkanvekili Mükerrem Taşçıoğlu şu sözlerle davet etmişti:

“Ağır bir yenilgi almış bulunuyoruz. Bu yenilginin baş sorumlusunu kürsüye davet ediyorum.”

Bu sözleri AKP içinde söyleyebilecek bir yürekli bakan, MYK üyesi, milletvekili var mı?

***

Görünen, sistem içindeki herkesin sürecin dişlisi haline geldiği gerçeği. Ben bunu, Sayın Tayyip Erdoğanın kendisi için “problem” addediyorum. Bu karizma devleşmesi, kendisine yönelik tüm uyarı kanallarını tıkıyor. Boğulma görülmez, feryatlar işitilmez hale geliniyor.

Arınç zor bir işi yapmıştı.

Yukarıdaki söz konusu hikayede bir çocuk Kral’ın sokaklarda kendisini giyinik zannettiği halde çıplak olarak dolaşmasını önlemiş olur.

Bence Arınç’ın değerlendirmelerinden yararlanılmalı. Başta kurucu kişilere olmak üzere tüm AK Parti üyelerine de “Arınç bizi böyle görüyor siz nasıl görüyorsunuz?” diye sorulmalı. Soranlar ve aldıkları cevaptan ders alanlar kazanacaktır. Ülke de öyle kazanacaktır.

Prof. Dr. Garip Turunç – Bordeaux (Fransa) Üniversitesi ve İstanbul Galatasaray Üniversitesi Em. Öğt. Üy.

Bordeaux, Salı 23 Nisan 2024

—————-

Bugün, 23 Nisan. Neşe doluyor insan. 104 yıldır şarkılarını söylüyor çocuklarımız. Büyükler de “ulusal egemenliğin kayıtsız şartsız tek temsilcisi TBMM’nin kuruluşunu” kutluyor. Her çocuğun haklarına saygı duyduğumuz, daha adil, daha özgür ve daha demokratik, barış ve kardeşlik içinde bir arada yaşadığımız bir  Türkiye inşa edebilme dileğiyle, Cumhuriyetimizin en kıymetli mirasçısı olan tüm çocuklarımızın bayramı kutlu olsun!

http://tanvakti.com

 

reklam