Sanat, sanatçı kime denir?
Bu konu sayısız kez yazıldı söylendi.
Yeniden bu konuya değinmemin nedeni ” Ferdi Tayfur’un ölümüyle gündeme gelmiş olmasıdır. İktidarın dümen suyunda yüzen medyanın, bu durumu yüceltmesi, devlet erkanının cenaze töreninde saf tutması anlaşılır bir durumdur.
Anlaşılır olmayan durum; kimi muhalif kanalların-çevrelerin bunca dert sorun arasında Ferdi’ci kesilmelerini anlamak mümkün değildir.
Ferdi Tayfur’un iyi bir sese sahip olması; onun sanatçı olması için yeterli bir ölçü müdür?
Sanatçıyı sanatçı payesine yükselten temel ölçülerden birisi; topluma halka karşı duyması gereken sorumluluk hissiyatıdır.
Doğruları; yaşamın gerçeklerini ‘estetik’ ölçülerde dile getirmesidir. Ferdi’nin böyle bir derdinin olduğunu her halde kimse söyleyemez. Denebilir ki toplumun ezilen, haksızlığa uğrayan en geniş halk kesimlerinden ilgi destek görmüştür.
Sanatçının esin kaynağı halkın dertleri acılarıdır. Evet Ferdi bu kanaldan beslenmiş, mal mülk servet sahibi de olmuştur. Ancak insanların çektikleri acılarla yüzleşmeleri yerine; derin bir çaresizliğin, umutsuzluğun kapılarının ardına kadar açılmasına hizmet etmiştir.
Bu ülke topraklarında ‘sanatçı’ olup muktedirlerin yasaklarını zulümlerini yaşayan sanatçı ile yaşamayan sanatçıları aynı kategoride değerlendirmek sanata bilime ihanet etmek; sapla samanı karıştırmak demektir.
Bu bağlamda ”Arabesk” müzik yapıyorum diye ortaya çıkan sağ popülist sanatçılar ‘O. Gencebay, İ. Tatlıses Ferdi Tayfur’ gibilere gösterilen değer hak ettikleri bir değer değildir.
Toplumun dertleriyle dertlenen, muktedirlerin çıplak olduklarını dile getiren sanatçıların neler çektiklerini anlatmaya gerek var mıdır?
Bu ülkenin gerçek sanatçısı, aydını yazarı, müzisyeni sürgünlerde cezaevlerinde ağırlanırken bu sanatçı müsveddelerinin el üstünde tutulması ne yaman bir çelişkidir!
Evet yıllar öncesinde Ahmet Kaya’yı linç etmeye çalışanlar şimdilerde sarayın makbul sanatçıları olarak kabul görüyorlar.
Saygılarımla,
