
CHP İstanbul İl Yönetimi'ne kayyum...
İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 2 Eylül'de, 8 Ekim 2023'te yapılan CHP İstanbul 38. Olağan İl Kongresi iptal edildi.
Mahkeme CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve partinin il yönetimini görevden alarak yerine Gürsel Tekin, Zeki Şen, Hasan Babacan, Müjdat Gürbüz ve Erkan Narsap geçici olarak atandı.
CHP İstanbul İl Başkanlığı'na atanan Gürsel Tekin için ihraç kararı verdi. Tekin savunma yapması için partiye çağrıldı. Tekin ise CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i arayıp kendisinden randevu isteyeceğini ve eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile de görüşeceğini iletti.
Başta CHP olmak üzere diğer muhalefet partileri kayyum kararını eleştirdi. Muhalefet, Türkiye'de seçim hukukunun işleyişini ve yargının siyasetten bağımsız olup olmadığını sorguladı. Hukukçular arasında kararın "yetki gaspı" olduğunu, "demokratik hayata ve çok partili düzene zarar verdiğini" savunanlar da var, "usul açısından hukuki" bulan da.
İstanbul Gedik Üniversitesi, Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu;
"Kararı hukuka aykırı" olarak nitelerken, Siyasi Partiler Kanunu çok açık ve parti seçimleriyle ilgili itirazlar yalnızca seçim kurullarında ve Yüksek Seçim Kurulu (YSK) denetiminde" çözümlenebilir. YSK, büyük kongreyi denetleyecek Seçim Kurulu'nu belirler, onlar da sandık kurullarını oluşturur. Seçim yargısının gözetimi ve denetiminde yapılan seçimlere ilişkin itirazlar, usulsüzlük iddiaları da ilgili seçim kuruluna tutanakların düzenlenmesinden itibaren 2 gün içinde yapılır ve kesin olarak karara bağlanır. Kullanılan oylar ve diğer belgeler 3 ay saklanır. Siyasi partiler kanunun 21. maddesi, açık biçimde seçim sonucuna etki edecek düzeydeki usulsüzlük ve kanuna aykırı uygulamalar nedeniyle seçim iptaline ancak bu usulle karar verilebileceğini ve bu takdirde de 1 ile 2 ay arasında bir sürede seçimlerin yenileneceğini hükme bağlar.
İl kongresinde usulsüzlük iddiaları olsa bile bunların çözüm yerinin hukuk mahkemeleri olmadığını, YSK kararlarına göre seçimlerin iptalinin ancak belirli süre içinde yapılan yazılı itirazlarla incelenebilir. Yani 'tam kanunsuzluk' gerekçesiyle seçimlerin iptal edilmesi mümkün değil. Mahkemenin kararının Siyasi Partiler Kanunu yerine Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na dayandırmasını da "sorunlu" bulduğunu, ayrıca yöneticilerin görevden alınmasının da "hukuka aykırı" olduğu görüşünde. Bu karar yalnızca CHP'nin kongresini değil, tüm siyasi parti seçimlerini tartışmalı hale getirme riski taşıyor: Her iki ihtimalde de ilgili karar demokratik toplum düzeni ve çok partili siyasal hayat açısından çok büyük bir sorun teşkil ediyor."
ddiyor.


Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz,
"Hukuka uygun alınmış bir karar olarak değerlendirmiyorum. Kararın siyasi rekabeti zedeleyen bir adım olduğunu, kesinleşmiş bir seçim sonucunu görevli olmayan bir mahkemenin bozmasının çok partili hayat açısından "ciddi sorun" teşkil ettiğini, bu kararın partilerin iç yapılarını, iç dinamiklerini, iç tutarlılıklarını bozmasına yol açacağını, devletin de beğenmediği siyasi partinin iç yönetimine 'Hadi bakalım bir mahkeme bulalım, bunları alalım, şunları atayalım' demesini mümkün kılıyor. Böyle çok partili bir siyasi hayat olabilir mi? Ne yargı ne yasama ve yürütme bir siyasi partinin yönetimini belirleyebilir. Siyasi partilerin yönetimlerini tabanı belirler."
diyor.
7 Haziran 2015 genel seçimde AKP'den İstanbul'da milletvekili adayı olmuş hukukçu Pınar Kandemir Hacıbektaşoğlu
''Kararın "hukuki" olduğunu, çünkü mahkemenin kanuna dayanarak karar verdiğini, davada hakimin, dosyadaki ses kayıtları ve belgelerden "yaklaşık ispat" koşulunun karşılandığını düşünerek karar verdiğini, yaklaşık ispat durumunda hakim, iddianın doğruluğunu kesin olarak değil ağırlıklı ihtimal olarak kabul ediyor. Davadaki kararın hızla açıklanması üzerindeki tartışmalara da değinerek tedbir davalarının halihazırda böyle hızlı ve dosya üzerinden sonuçlandırılan süreçler olduğunu, meselenin yalnızca hukuki değil ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik operasyonlarla başlayan süreçte toplumda CHP'ye dair oluşan "şaibe" algısı da dikkate değer. CHP'nin sürekli "siyasi operasyon söylemine sığınmasının" yeterli olmayacağını, kendisini daha net bir şekilde anlatması gerektiğini ve kamuoyunu daha güçlü argümanlarla ikna etmesi gerektiğini,
İstanbul kararının doğrudan bağlayıcı olmasa da Ankara'daki kurultay davasını etkileyebileceğini, kurultay davasında mahkemenin, davacının Özgür Özel ve yönetiminin geçici olarak görevden uzaklaştırılması yönündeki tedbir talebini reddettiğin, 15 Eylül'de ise sözlü yargılama aşamasına geçilmediği için duruşmanın yeniden ertelenmesini bekliyor.
Her mahkemenin bağımsız olduğunu" ama benzer bir dosyada alınan kararın, başka bir mahkemeye "ilham verebileceğini, bu nedenle İstanbul kararının, Ankara'da görülecek kurultay davasını "dolaylı olarak" etkileyebileceğini, kurultay davasının görüldüğü mahkeme '45. Asliye Hukuk, kurultayda oy kullanan İstanbul delegelerinin seçiminde şaibe olduğuna dair bir karar verdi' diyebilir ve bu mahkemenin diğer kararlarına yön verebilir. O nedenle İstanbul kararı aynı zamanda 15 Eylül'deki kurultay davasında bir tedbiren, genel genel başkan ve parti meclisinin görevden geçici olarak uzaklaştırmasına yönelik bir tedbir kararı vermesinin yolunu açtı diyebilirim"
diyor.
CHP'nin 38. Olağan Kurultayı'nın iptali istemiyle açılan davanın yeni duruşması 15 Eylül'de görülecek.
İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin böylesi bir davaya bakması kanuna aykırı olduğunu belirten Ankara Üniversitesi'nde Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Selin Esen,
''Mahkemenin kararını "yetki aşımı" olduğunu, İstanbul kararının Ankara'daki davayı bağlamaması gerektiğini, baştan itibaren hukuki bakımdan düğmeler doğru iliklenmedi. Yani yetki gaspı var burada. Bir mahkeme kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanarak bir karar alıyor. Bu karara dayanılarak bir başka mahkemenin başka bir konuyla ilgili ya da bununla bağlantılı bir karar verirken bu kararı göz önünde bulundurmaması gerekir"
yorumunu yaptı.
Prof. Boyunsuz;
İstanbul kararıyla "siyaseten bir ölçüm yapıldığı" kanaatinde ve İstanbul yönetiminin görevden uzaklaştırılmasıyla CHP ve tabanının söz konusu karara "ne kadar direneceğine bakıldığını, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in son olarak bu göreve, kurultay davasına konu olan 4 Kasım 2023'te 38. Olağan Kurultay'da değil, 6 Nisan 2025'te 21. Olağanüstü Kurultay'da seçildiğini, şimdi siz bunu dava ettiniz ama Özel onunla seçilmedi ki. Tekrar seçildi. O seçime dava açılmadı ki. Açılan dava konusuz kaldı"
diyor.
Özel, partiye kayyum atanacağı iddialarının önünü kesmek için 21. Olağanüstü Kurultay'ı toplamış, 2 Eylül'de mahkemenin 2023'teki İstanbul İl Kongresi ile ilgili verdiği kararın "hukuken de siyaseten de yok hükmünde" olduğunu ve verilen kararın hiçbir tarafını tanımıyoruz"
şeklinde açıklama yaptı.
Hukukçu Pınar Kandemir Hacıbektaşoğlu,
''CHP'nin mahkeme kararını tanımamasının mümkün olmayacağını, kararların yanlış olması ayrı ama "kararları tanımamak kabul edilemez bir şey. Böylesi bir tavrın "ülkede kaos yaratacağını"
söyledi.
Prof. Dr. Esen;
''CHP yönetimi kararın kesinleşmesinin ardından ya da öncesinde, bunun "telafisi zor ya da mümkün olmayan zararlar doğurabileceğini" öne sürerek ve ispatlayarak Anayasa Mahkemesi'ne de başvurabilir. Ancak bunun dışında Anayasa'ya göre "silahsız ve saldırısız olmak kaydıyla" herkesin gösteri ve toplanma özgürlüğü olduğunu dile getiren Prof. Dr. Esen, "İl binasının terk edilmemesi vb tepkiler de bu hakkın koruma alanı içinde kabul edilmeli. Sonuçta yetkisiz mahkemenin verdiği bir karar var ortada"
diyor.
Prof. Dr. Boyunsuz;
''Özgür Özel'in kararı "haklı olarak tanımadığını, bunun siyasi faaliyette bulunma hakkını "fiilen kullanılmaz hale getiren bir durum" yarattığını, bunun da "Milli irade gaspı" olarak tanımlanacağını çünkü milli iradenin tesisi partilerden başlar. Partiler kendilerini seçer, seçime girer ve böyle devam eder aşağıdan yukarıya doğru. Dolayısıyla milli irade temsilcilerinin milli irade gaspına müsaade etmemesi gerekir."
diyor.

