
MASUMİYET MÜZESİ (The Museum of Innocence)
Tan Vakti sanat ekibi olarak ilkyazı müjdeleyen bir günde Masumiyet Müzesi'ndeydik.
Bugün benim için anlamlı, on üç yıldır ziyaret etmeye karar verip her defasında bir engel çıktığı için ertelemek zorunda kaldığım Masumiyet Müzesi'ne gideceğim nihayet. Dicle ile müze girişinde buluşacağız. Ben Maltepe'den Yenikapı'ya gitmeye karar verip, dayanamayıp Üsküdar'da iniyorum. Denizi seyrederek kısa bir çay molası veriyorum. Uzun zamandır Avrupa yakasına geçmemiştim. Arada güzel oluyor, hava da güzel.
Yazarın ilk kitabı Cevdet Bey ve Oğulları'nı yıllar önce ilk çıktığı zaman alıp okumuş ve beğenmiştim. En sevdiğim kitabıdır. (Sanırım üniversite birinci sınıftaydım.) Sessiz Ev'i de çok sevmiştim. bütün kitapları güzel bana göre.
Üsküdar'dan Kabataş motoruna bindim. Motor henüz kalkmadı. Kıyıda hafifçe sallanıyoruz. Kitap bile okumayacağım bugün denizi seyrediyorum. Karşı kıyıdan Kabataş Cami görünüyor tüm güzelliğiyle. Üsküdar çok minareli bir ilçe ama çok güzel, hepsi tarihi eser. Yeni Belediye Başkanı ile ilçe daha da şık olmuş.
[caption id="attachment_8600" align="alignleft" width="298"] Güzel İstanbul /Heykeltraş Gürdal Duyar (1935-2004)[/caption]
Motorun açık bölümündeyim. Önümde üç kişi var İspanyolca konuşuyorlar. Beşiktaş görünüyor uzaktan. Beşiktaş'ı da seviyorum. Karaköy'ü de.
Ah Gürdal Duyar'ın ''Güzel İstanbul''* heykeli ne yaraşırdı eski yerine. Sanatçı İstanbul'u bir kadına benzeterek yapmış heykeli. İstanbul bu kadar güzel anlatılamazdı. Müstehcen bulunduğu (!) için dönemin hükümetinin koalisyon ortağı tarafından yürütülen kampanya ve işbirliği yaptığı basın ve bazı muhafazakar derneklerin karalama kampanyası sonucunda Karaköy'deki yerinden kaldırılarak Yıldız Parkı'na atılmış güzelim heykel. Duyar, heykelinin eski yerine konulduğunu göremeden öldü. Arkadaşları ve çevresi çok uğraşmış, imza kampanyaları düzenlemiş, heykelin yerine konulması için, fakat olmamış. Umarım ve dilerim biz görürüz bir gün.
Kabataş'a yanaştık, motordan iniyoruz.
Müzeye geldiğimde karşı kaldırımdaki apartmanın kapısının eşiğine oturdum. Dicle'yi bekliyorum. Müzenin kapısının önünde bir sarı, bir beyaz (siyah lekeleri var) kedi uzanmış yatıyor.
Yaşça büyük bir hanımefendi kedilerden beyaz siyah olanını Uğur diye çağırdı. Kedinin adı mı Uğur yoksa uğur getiriyor diye mi böyle seslendi anlamadım. Sesi tenha sokakta yankı yapıyor.
Müzeden bir çift çıktı. Ev de sokak da çok güzel. Çukurcuma rüya gibi. Düşüncelere dalıyorum. Sabırsızlık kaplıyor içimi, kalbim çarpmaya başlıyor, aşka kayıtsız kalamıyorum ben. Arnavut kaldırımlı bir yol geçiyor önümden. Kediler hala oturuyorlar ah ölmeseydin keşke Füsun. Bu müze olmazdı o zaman belki de ama...
Kavuşulamayınca mı oluyor aşk, kavuşunca işin sihri kalmıyor mı yoksa? Yok yok aşkın kendisinde sihir, keramet hep var ama göz ardı edemem Aşk sosyalisttir daima Che söyledi yabana atamayız asla.
Tombul kedi üst kata tırmandı halini görmeliydiniz, sarman ona göz ucuyla bir baktı oturduğu yerden istifini hiç bozmadan.
Karşı yoldaki antikacılardan birinden Sezen Aksu'nun söylediği Aşık Daimi'nin bestesi ''Bu da gelir bu da geçer ağlama'' şarkısı duyuluyor.
Bir genç geçiyor önümdeki yoldan iki köpeğiyle. Ayak sesleri Arnavut kaldırımlı yolda rap rap sesleri çıkarıyor. Bir araba geçti karşı yoldan. Kitap elinde bir çift çıktı (kitapla gelene müze ücretsiz, kitabın arka sayfasında müze bileti var.)
Dicle hala yok, geç kalmadı, ben erken çıktım evden, gelir biliyorum.
Beyazlı siyahlı kedi gürültüyle kendisini yola atıp orada yatmaya başladı. Telefonumun şarjı bitiyor. Ah müzede fotoğraf çekemezsem üzülürüm. Neyse ki Dicle imdada yetişti.
Dicle geldi...
Müzeye girdik, yazarı sorduk sık geliyor dediler. Burayı satın alıp müze yapmış, çok seviyormuş. İlave olarak kulaklık aldık. Müzeyi gezmeye başladık.
Müzeyi bir küratör ve yazarın kızı Rüya Hanım düzenlemişler. Ev güzel, müze de güzel olmuş. Edebiyatla uğraşanlar görmeli. Kitabı okuyanlar ve okuyacak olanlar da. Edebiyatı sevenler ve sevecek olanlar da.
5 katlı müzede ilk dört katta sergileme alanı bulunuyor.
Kitabın konusu;
Nişantaşılı zengin bir ailenin oğlu olan Kemal, kendi sınıfından Sibel ile nişanlanmak üzereyken bir mağazada tezgahtarlık yapan uzak akrabası Füsun'a aşık olur.
İki sevgili eski eşyalarla ve anılarla dolu tozlu odada sık sık buluşur. Daha sonra Füsun evlenince Kemal bu evde onu sekiz yıl boyunca ziyaret eder ve her gelişinde Füsun'u hatırlatan bir eşyayı alıp saklar. Müzedeki koleksiyonun çoğunluğunu bu eşyalar oluşturuyor.
Müzede Kemal'in sevgilisi Füsun'dan biriktirdiği, 20'inci yüzyılın ikinci yarısındaki İstanbul'da günlük hayatı temsil eden eşyalar kutu ve vitrinlerde sergilenmekte.
Müzede hikayeye uygun bir atmosfer bulunmakta. Hem kurgusal hem de 20. yüzyılın ikinci yarısındaki İstanbul hayatı müzesi. Bu hayat müzede ön yargı bambaşka hatıralar çağrıştıran aklımızdan hiç geçirmediğimiz bir edebi sarmalanma ve duygu sağanağı yaşatıyor adeta.
''Hayatımın en mutlu anıymış bilmiyordum'' Kemal Basmacı
''Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım.'' Kemal Basmacı
Pamuk, kitabı yazmadan önce müzeyi de düşünüyor. Yazar, müzedeki objelerle aynı paralelde ele alarak romanın tüm bölümlerini oluşturmuş, müzede sergilenecek objelerin yer aldığı kutuları çizmiş. En üst katta duvarda kutu resimleri ve yazarın roman el yazmaları sergileniyor. Müzenin giriş bölümündeki 4213 izmaritin yer aldığı 68. kutu dışında müzedeki tüm objeler romanla aynı sırayı takip ediyor.
Kemal'in biriktirdiği Füsun'un izmaritleri, hepsi kişiselleştirilmiş ve yaşanan anıların başlığı verilmiş. Pamuk kendi el yazısıyla her birinin altına başlıklar yazmış.
[caption id="attachment_8620" align="alignnone" width="410"] Kemal Basmacı'nın yatak odası. Pamuk 7 yıl boyunca Basmacı'nın hikayesini burada bir sandalyeye oturarak dinlemiş, notlar almış.[/caption]
2000-2007 yılları arasında Kemal Basmacı'nın yaşadığı oda ve yazarın el yazmaları ve kutu çizimleri ile birlikte 5. katta sergileniyor.
***
Objeler o kadar çok ki fakat buraya almadık hepsini, kulaklıkta her bölüm sırasıyla anlatılıyor. Ayrıca müzede ilgili döneme ait filmler gösteriliyor. Burada sergilenen eşyalardan bazıları, o dönemdeki Meltem Gazozları, Samsun sigarası, Füsun'un ayakkabısı, mendili, elbisesi, kapsadığı dönemde kadınlarla ilgili müstehcen, yüz kızartıcı haberlerde kadınların gözlerinin siyah çizgiyle kapatıldığı fotoğraflar, Füsun ve Kemal'in yarım kalmış içki ve yiyecekleri, o döneme damga vuran her şey resmi geçit yapıyor.
***
Orhan Pamuk Beyoğlu Çukurcuma'dan geçerken bu evi görüyor, beğenip satın alıyor.
- Burası, 1990'lardan itibaren roman ve müzeyi birlikte düşünen Pamuk'un aynı adlı romanında anlatılan günlük hayat eşyalarının hatıra ve anlamlarını gösteren, titizlikle hazırlanmış enstalasyonlarından oluşan butik bir İstanbul müzesi.
- Romanda 1974 ile 2000'lerin başında biri zengin diğeri orta sınıftan iki aile, geçmişe dönüşler ve anılarla 1950-2000 arasındaki İstanbul hayatı ile eş zamanlı olarak okuyucuya anlatılıyor. (Masumiyet Müzesi romanı 2008'de yayınlandı ve 40'a yakın dile çevrildi, müze 2012 yılında açıldı.) Yetkililerden aldığımız bilgiye göre müze 2009 yılında kurulan Masumiyet Vakfı tarafından işletiliyor.
- Kitabın son bölümünde yer alan bilet, müze davetiyesi ile birlikte bilet gişesine ibraz edildiğinde giriş ücretsiz. Müzeye giriş tam 250, öğrenci ve 65 yaş üstü % 50 indirimli. Müze her gün salı ve pazar 10.00-18.00 arası gezilebiliyor. Pazartesi günleri kapalı.
Müzeyi gezdik güzeldi. Çıkmadan önce müzeyle ilgili izlenimlerimizi ziyaretçi defterine yazdık.
Ben müzeye doyamadım. Müze bizlere doymuş mudur bilmiyorum :)))))
***
Müzeden Bir Kesit
[caption id="attachment_8624" align="alignleft" width="225"] Füsun'un mendili[/caption]
***
Orhan Kemal Müzesi
Müzeden çıktık. Çukurcuma muhteşem. Dicle ile bir gün burada birer ev tutma hayalleri kurduk. Hatta Dicle internetten semtteki kiralara bile baktı vallahi Maltepe ile aynı kiralar tabi evine göre değişip artıyor fiyatlar.
Hem antikacı hem de kafe olan bir yerin bahçesine oturduk. Dicle Latte ben de buzlu portakal suyu istedim. Biraz dinlendikten sonra yakında bulunan Orhan Kemal Müzesi'ne de gitmeye karar verdik. Müzenin yanında yine Orhan Kemal kitabevi var. Biletler 80 lira. 30 yaş üzerine öğrenci geçmiyormuş. Başladık müzeyi gezmeye. Ah Nazım ustanın Bursa Cezaevi'nden yazdığı mektup, Orhan Kemal ile çektirdiği iki fotoğraf (ikisi de çok genç) duvarda asılı.
Yazarın kütüphanesi, tüm kitapları, takım elbisesi, bavulu, eşine ve çocuklarına hitaben yazdığı mektubu, yatağı, yazdığı tüm kitaplar çeviriler dahil, radyosu, pikabı ve öldüğünde alınan yüz maskı var.
Yıldızlarda uyu usta.
Onu da başka bir gün yazarım.
Sevgi ve Saygılarımla,
Nurhan Özgel
www.masumiyetmuzesi.org
[caption id="attachment_8615" align="alignnone" width="300"] Dönüş yolu: Sanat ekibi biraz yoruldu.[/caption]
* Güzel İstanbul: Heykeltraş Gürdal Duyar'ın, halen Beşiktaş, İstanbul'daki Yıldız Parkı'nda bulunan eseri, 1973 yılında Türkiye'de cumhuriyetin ilanının 50. Yılı anısına ısmarlanan Cumhuriyetin 50. yılı heykellerinden.
Duyar'ın İstanbul’u bir kadın olarak tasvir ettiği heykel, 10 Mart 1974’te kutlama komitesi tarafından Karaköy Meydanı’na hakim, Bankalar Caddesi ile Kemeraltı Caddesi'nin kesiştiği yere dikildi.
MSP koalisyon hükûmetinin yeni kurulduğu dönemde yapılan heykel, Karaköy Meydanı’nda 9 gün (10-18 Mart 1974) kaldıktan sonra koalisyon ortağı Millî Selamet Partisi'nin talebiyle "Türk anasını hayasızca teşhir edici" nitelikte olduğu gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı tarafından kaldırıldı. (Kaynakça Vikipedi ve Duyar'ın arkadaşları)