

Suriye Denkleminde İkinci Perde
Büyük Ortadoğu projesi (BOP) bir film şeridi gibi gözlerimizin önünde ağır çekimle yaşanıyor.
Gerçekte izlediğimiz bir film değil gerçeğin kareleri olmasına karşın yine de bölge insanları edilgen ve çaresiz bir şekilde öylece bekliyorlar.
Arap baharı jeneriklerinin uygulanmasından sonra sıra Suriye jeneriğine geldi. Ve Ahmet Şara gibi bir İslamcı selefi geçmişine, El-Kaide cihatçı deneyimlerine sahip biri Suriye’nin esas oğlanı olarak görevlendirildi. İlginç olan diğer bir nokta tek adam yönetimi bu sürecin ağabeyliğine, akıl hocalığına, öncülüğüne aday oldu. Neredeyse bundan sonra Suriye bizden sorulur nutukları atıldı. Colani ile Golan tepelerinde çay içerek pozlar vermeleri, Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlanmalı, farklı kimliklerine saygı ve bu kimliklerin güvenliklerinin sağlanacağı doğrultusunda ardı ardına yapılan açıklamalar. Bu sözlerin mürekkebi daha kurumadan çatışmalar Alevi bölgelerinde hızlıca yayıldı. Suriye de etnik temelde katliam ve soykırım yapılmaya başlandı.
Suriye’nin Akdeniz kıyı bölgesinde ‘Tartus-Ceble-Lazkiye-Hama, yerleşim bölgelerinde yaşayan Alevilere, perşembe gününden beri katliam uygulanıyor.
Öyle ki Colani’nin iktidar yolculuğu sırasında çatışmalarda yaşamını kaybedenlerin sayısından katbekat fazla insan bir kaç gün içinde yaşamını yitirmiştir.
Suriye İnsan Hakları Gözlem Evi’nin (SOHR) raporlarına göre çoğu sivil insanlardan silahsız korunmasız, çocuk-kadın ayrımı yapılmadan yüzlerce insan güpegündüz katledildi.
HTŞ her ne kadar katliamların sorumluluğunu üstlenmemiş olsa da; katliamları engellemek için önlemler almadığı da yaygın bir görüş.
Diğer yandan Suriye’nin hamiliğini üstlenen saray rejimi henüz net bir tavır almış değil. Son derece masum insanca basın açıklamalarına yasak koyan ve ardından Suriye konsolosluğunun önüne siyah çelenk bırakılmasına izin vermeyen saray rejiminin niyeti; diğer bir çok olayda olduğu gibi gerçeklikten, barıştan uzak, şaibeli ve kaygı vericidir.
Son söz yerine: Ortadoğu’da ve ülkemizde barış ve kardeşlik siyasetinin küresel güçlerin denetiminde olan ve bağlamından koparılmış ‘Siyasal İslam’la’ gelmeyeceği onlarca kez kanıtlanmıştır.
Bölgede ve ülkemizde barış-kardeşlik içinde bir yaşam ancak demokratik-insancıl bir siyasetle gerçekleşebilir.
Saygılarımla,
NÇ