Web sitemizde yer alan haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez. Kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.
Marmara, eski adıyla Silivri Cezaevi’ni ziyaret eden avukat Hüseyin Ersöz burada karşılaştığı farklı isimleri sıraladı.
“En son Ahmet Özer ve Ümit Özdağ’ı ziyarete gittim. Seçil Erzan oradaydı. Kerimcan Durmaz da oradaydı, selamlaştık. Biraz ileride Rıza Akpolat vardı, geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Daha önceki seferlerde ünlü bir uyuşturucu baronu ve IŞİD’li Reina saldırganı da oradaydı.”
Gezi davası tutuklusu Osman Kavala, son dönemde tutuklanan menajer Ayşe Barım ile gazeteci Suat Toktaş, Organize suç örgütü lideri Adnan Oktar, sosyal medya fenomeni Dilan Polat, eski Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ, Fenerbahçe spor kulübü eski başkanı Aziz Yıldırım olmak üzere birçok kişi farklı dönemlerde burada kaldı. İktidara muhalefeti eleştirenlerin buraya yollanacağını “Silivri soğuktur” yorumları, yıllar içinde sosyal medyada yayıldı, hatta siyasetçiler tarafından da dile getirildi.
2022’de ismi değişen bir dönemin sembol cezaevinde nasıl bir hayat yaşanıyor?
Özellikle tarım alanları, plajları, yazlıkları ve yoğurduyla tanınan İstanbul’un ilçesi Silivri, yıllar boyunca 2008 yılına kadar ülkemizde adı çok duyulmamış bir ilçeydi.
O yıl gazete ve televizyonlar, “Türkiye’nin en modern ve en büyük cezaevinin açılış haberini verdi. Taksim Meydanı’na yaklaşık 80 kilometre uzaklıkta bulunan cezaevi, 1.035.247 m²’lik alana yayılan kampüste, 8 adet L tipi cezaevi, bir de açık cezaevi binası var. 11 bin kişilik kapasiteye sahip cezaevinde kampüste, Jandarma tabur binaları, 500 lojman, ilköğretim okulu, alışveriş merkezi, kreş, halı saha, devlet hastanesi, sağlık ocağı, restoran, ekmek fırını, duruşma salonu, çamaşırhane, atık su arıtma tesisi bulunuyor. Cezaevinde bulunan mahkum sayısının 22 bin 781 (Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun 2019 yılında cezaeviyle ilgili hazırladığı rapor) Son yılların en önemli davalarından Ergenekon, Balyoz, İstanbul KCK davası, Adnan Oktar davası ve 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili çeşitli davalar cezaevi kampüsündeki duruşma salonunda yapıldı.
Ergenekon, Balyoz gibi davalarına cezaevi önünde birçok eylem yapıldı. Bazı gruplar, bu bölgede çadır kurup 2011 ile 2014 yılları arasında nöbet tuttu. Eylemlerin en büyüğü ise 8 Nisan 2013’te, Ergenekon ana davasının karar duruşması günü yapıldı. On binlerce kişi, cezaevi önündeki güvenlik barikatlarına yüklendi, güvenlik güçleri göstericilere biber gazı ve tazyikli suyla müdahale etti, gözaltına alınanlar oldu.
Cezaevi açıldıktan sonra ilk yüksek profilli tutuklular Ergenekon davasında buraya gönderilen isimler oldu. Bunlar arasında eski Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ, gazeteciler Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan, emekli albay Dursun Çiçek, emekli albay Hasan Atilla Uğur ve siyasetçi Doğu Perinçek de vardı. Ergenekon’u Balyoz davası takip etti. Eski Milli İstihbarat Teşkilatı çalışanı Kaşif Kozanoğlu, Ergenekon davası kapsamında Silivri’de tutukluyken 12 Kasım 2011’de hayatını kaybetti. Ölüm kalp krizi nedeniyle gerçekleşti.
2014 yılı Mart ayında özel yetkili mahkemelerin kapatılması ve uzun tutukluluk süresinin on yıldan beş yıla indirilmesi sonra Ergenekon davasında tahliyeler başladı. 2014 Nisan ayında Anayasa Mahkemesi (AYM) Balyoz davasıyla ilgili hak ihlali kararı verdi ve İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 230 sanık tahliye edildi.
Eski emniyet müdürü Hanefi Avcı, Devrimci Karargâh davası kapsamında 2010 – 2014 yılları arasında bu cezaevinde yattı. Nedim Şener, Ahmet Şık, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan gibi gazeteciler de bu cezaevinde tutuklu bulundu. 2015 ve 2016’da Cumhuriyet gazetesi soruşturmaları kapsamında tutuklanan gazeteciler de burada kaldı. Aralarında Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Erdem Gül, Can Dündar da vardı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, Gülen yapılanmasıyla bağlantılı davalar kapsamında tutuklanan kişilerin bazıları yine bu cezaevine gönderildi. Gazeteci-yazar Ahmet Altan 4 yıl 7 ay, akademisyen Mehmet Altan iki yıl Silivri’de yattı. Eski Zaman gazetesi yazarları Ali Bulaç ve Şahin Alpay ile Mümtaz’er Türköne de bu cezaevindeydi. Eski İstanbul emniyet müdürü Hüseyin Çapkın ve eski İstanbul valisi Hüseyin Avni de belirli dönemlerde Silivri cezaevinde tutuklu bulundu. Darbe girişiminden sonra tutuklanıp, cezaevine gönderilen askerlerden yarbay İsmail Çakmak, cezaevindeki ilk günlerinde intihar etti. 2013’deki Gezi protestoları ile ilgili davada Nisan 2022’de tutuklanan Can Atalay ve Tayfun Kahraman burada yatıyor. Kavala, 2017’den bu yana burada bulunuyor. Hrant Dink cinayeti davasında tutuklanan eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire başkanı Ramazan Akyürek ve Gülen yapılanmasıyla bağlantılı bir dava kapsamında tutuklanan eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube müdürü Nazmi Ardıç bu cezaevinde. Yüksek kârlı fon vaadiyle dolandırıcılık davasında tutuklu yargılanan Seçil Erzan, Marmara’da bulunuyor. Eski Esenyurt belediye başkanı Ahmet Özer, eski Beşiktaş belediye başkanı Rıza Akpolat, eski Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ, menajer Ayşe Barım ve gazeteci Suat Toktaş son dönemde bu cezaevine gönderilen isimlerden.
2008’deki Ergenekon davalarından bu yana farklı davalardaki müvekkilleri bu cezaevinde yatan, son dönemde de Ahmet Özer’in avukatlarından olan Hüseyin Ersöz yerleşkeyi iyi tanıyor. Ersöz, ilk yıllarda, henüz inşaatlar devam ederken, kamuoyunun gündemindeki siyasi davalarda yargılananların kampüsteki farklı numaralı cezaevlerine konduğunu anlatıyor. Son yıllarda ise kritik davalarda yargılanan kişilerin 9 No’lu cezaevine konduğunu, bunun dışındaki tutuklu ya da hükümlülerin diğer numaralı cezaevlerinde tutulduğunu aktarıyor. Ersöz; siyasetçi, gazeteci, eski asker ya da polis veya herhangi bir nedenle ünlü isimlerin hep bu cezaevine konduğunu söylüyor. Kampüste 9 No’lu bina için “sosyete hapishanesi” de dendiğini aktaran Ersöz, diğer cezaevlerinde hücrelerin daha kalabalık olduğuna dair duyumlar aldıklarını aktarıyor. 9 No’lu cezaevinde ise mahkumların genelde bir, iki ya da üç kişi kaldıklarını belirtiyor. Gazeteci ve Türkiye İşçi Partisi milletvekili Ahmet Şık iki kez bu cezaevinde tutuklu olarak bulundu. 2011-2012 yıllarındaki tutukluğunun önemli bir bölümünü, 2016-2018’deki tutukluluk döneminin ise tümünü Silivri’de geçirdi. Ahmet Şık, kendi kaldığı üç kişilik hücreyi şöyle anlatıyor:
“Hücre iki katlıydı. Merdivenle çıkılan yukarıdaki odada üç yatak vardı. Aşağıda ise tuvalet, mutfak, üç sandalye ve televizyon vardı. Alanlar çok dardı. Avlu ise yaklaşık dört adıma altı adımdı.”
Hüseyin Ersöz, mahkumların kapılardan bağırarak yan hücrelerde kalan kişilere seslerini duyurduklarını söylüyor.
Ahmet Şık da bunu yaptıklarını, kapının altındaki boşluğa doğru eğilip yan hücrelerde kalanlara bağırarak seslerini duyurduklarını, avukat görüşlerinde tesadüfen karşılaştıklarıyla selamlaştıklarını, bunun dışında mahkumların arasında hiçbir iletişim olmadığını belirtiyor.
Avukat Ersöz, hücrelerin avlulara açıldığını ancak farklı hücrelerde kalanların bu avluyu aynı anda kullanmalarına izin verilmediğini, bir sosyalleşme imkanı olmadığını, farklı bloklardan oluşan bu cezaevinde, farklı siyasi görüştekiler aynı bloklara ya da yan yana hücrelere konmuyor.
Şık, ikinci cezaevi döneminin 15 Temmuz darbe girişiminin hemen sonrasında olduğunu hatırlatarak “şartların ilk dönemine göre daha zor olduğunu, görüşme kısıtlamasından mektup kısıtlamasına kadar zorluklar yaşadığını” belirtiyor. Şık, süreci anlatırken “tecrit baskısı” kavramını kullanıyor. Diğer numaralı cezaevlerinde mahkumların çeşitli kurslara katıldığını belirten Ersöz, 9 No’lu cezaevinde ise genellikle mahkumların kitap okumaya, yazı yazmaya ve televizyon izlemeye vakit ayırdığını aktarıyor. Televizyon ve buzdolabının mahkumların kendisi tarafından satın alındığını, ayrılırken de bunların cezaevinde bırakıldığını söylüyor. Cezaevinin bir kütüphanesi olduğunu belirten Ersöz, 2016 öncesinde dışarıdan kitap getirtilebildiğini, koğuşlarda kitap da bulundurulabildiğini ancak bu konuda son dönemde bir sınırlama olduğunu belirtiyor. Mahkumların ihtiyaçlarını, haftada bir kendilerine verilen kantin listesinden seçerek satın aldıklarını, bunların koğuşlarına getirildiğini anlatıyor. Cezaevinde dönem dönem işkence ve kötü muamale iddiaları da gündeme geldi. Adalet Bakanlığı ise bu iddiaları reddetti. Cezaevi, Türkiye’de bir dönemin önemli tartışma başlıklarından birine dönüşürken “Silivri soğuktur” göndermesi de yıllar içinde sosyal medyanın da etkisiyle yaygınlaştı. İktidara muhalefet edenlerin bu cezaevine yollanabileceğini ima eden bu espri, dönem dönem siyasetçilerin açıklamalarına da konu oldu. Örneğin eski Saadet Partisi (SP) genel başkanı Temel Karamollaoğlu 2020 yılında, “Ne acıdır ki gençler arasında ‘Silivri soğuktur’ esprisi uzun zamandır gündeme oturdu. İnsanımız fikirlerini özgürce dile getirmekten endişe ediyor” diye konuştu. Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) lideri Ali Babacan 2021’de yeni projelerini anlattığı bir konuşmasında, “Gençler, ‘Silivri soğuktur’ muhabbetini unutun” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel ise 1 Şubat’ta yaptığı açıklamada “CHP iktidarında Silivri’yi kapatacaklarını” söyledi. Avukat Hüseyin Ersöz, bunun “gerçek olduğunu, her şeyden önce bu bölgenin Trakya olduğunu, Silivri’de dışarıdaki hava sıcaklığının İstanbul merkezindeki hava sıcaklığından daha düşük ölçüldüğünü belirtiyor, cezaevinin betondan yapıldığını ve demir parmaklıklar ya da kapı kenarlarından soğuk girdiği için cezaevinin de soğuk olduğunu söylüyor. Bunun engellemek için bazı mahkumların zaman zaman demir parmaklıklara ya da kapı kenarlarına kumaş parçaları koyduğunu belirtiyor Ersöz.
cezaevinde kaldığı dönemde cezaevinin soğuk olduğunu belirten Şık şartları şöyle anlatıyor:
“Kapının altından soğuğun girmesini önlemek için gazetelerden bariyer yapıyorduk. Kalın giyiniyorduk. Kettle’da kaynattığımız suyu plastik su şişelerine ve soda şişelerine koyup, ısıtsın diye yatmadan önce yatağımıza koyuyorduk.”
Marmara Cezaevi’nin web sitesinde “Kampüste yer alan tüm birimler, merkezi ısıtma sisteminde doğalgaz ile ısıtılmaktadır. Isı merkezinin düzenlenmesinde de en son teknoloji kullanılmıştır” tanımlaması yapılmaktadır.
Cezaevinin adı, daha inşa aşamasında tartışma konusu oldu. 2019-2024 yılları arasında Silivri Belediye Başkanı olan Milliyetçi Hareket Partisi üyesi Volkan Yılmaz, 2022’de Adalet Bakanlığı’na dilekçe vererek cezaevinin isminin “İstanbul Batıkapısı” adıyla değiştirilmesini önerdi. Yılmaz dilekçesinde, “Silivri’nin geçmişte deniz, yoğurt gibi kelimelerle tanınırken artık cezaevi ile bilinir hale geldiğini” belirtti. “Türkiye’nin 26 ilinde yapılan araştırmada, Silivri’yi İstanbul’un güzel bir ilçesi olarak, sahil ve yazlıklar gibi kelimelerle hatırlayanların oranının yüzde 4,1 iken cezaevi olarak hatırlayanların oranının ise yüzde 54,6 olduğunu” söyledi. Adalet Bakanlığı, cezaevinin adını kısa bir süre sonra Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu olarak değiştirdi. Ancak kamuoyunun önemli bir bölümünde, Silivri adının kullanımının devam ettiği görülüyor.